İsrail'in Avrupa'daki aşırı sağ partilerle ilişkilerini güçlendirmesi, son dönemde uluslararası alanda tartışmalara yol açmıştır. İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Sa'ar'ın, daha önce boykot edilen partilerle görüşmelere başlama talimatı vermesi, bu ilişkinin resmi bir boyut kazanmasının göstergesidir. Bu durum, yıllardır devam eden ancak şimdi açıkça dile getirilen bir stratejinin parçasıdır. Özellikle Başbakan Netanyahu döneminde, bu yakınlaşma önemli bir ivme kazanmıştır. Peki, İsrail'in tarihsel olarak antisemitizmle ilişkilendirilen bu gruplarla işbirliği yapmasının ardındaki nedenler nelerdir?

Ortak Payda: İslam Karşıtlığı

İsrail, Gazze'deki saldırılar sonrasında uluslararası tepkilerle karşı karşıya kalmıştır. ABD'deki Yahudi lobi kuruluşlarının etkisiyle tepkiler kısmen kontrol altına alınsa da, Avrupa'daki sol ve liberal çevrelerin eleştirileri devam etmektedir. Bu durum, İsrail için aşırı sağcı partileri yeni bir müttefik olarak görme yolunu açmıştır. Avrupa'daki birçok aşırı sağcı parti, göçmen karşıtı ve özellikle Müslüman nüfusa karşı olumsuz bir tutum sergilemektedir. Bu, İsrail'in kendi politikalarını haklı çıkarmak için kullandığı "terörizm" söylemine paralel bir söylemdir. İsrail, bu partilerle işbirliği yaparak, Avrupa'daki kamuoyunda kendisine destek bulmayı hedeflemektedir. Bu ortak payda, güvenlik politikaları konusunda ortak bir zemin oluşturmalarını sağlar. Aşırı sağın İsrail'in Filistin politikalarını neredeyse koşulsuz olarak desteklemesi de bu işbirliğinin temelini oluşturmaktadır. Bu destek, İsrail'in uluslararası alandaki imajını düzeltmeyi umduğu önemli bir unsur oluşturmaktadır.

Siyasi Nüfuz ve Stratejik Hedefler

Avrupa'daki aşırı sağın yükselişi, kıtanın siyasi haritasını yeniden şekillendiriyor. Bu hareketlerin, göçmen ve İslam karşıtlığı, ulusal egemenlik ve AB karşıtı söylemleri, İsrail için önemli bir fırsat sunmaktadır. İsrail, aşırı sağ partilerle ilişkilerini sadece güvenlik değil, aynı zamanda siyasi hedeflerini gerçekleştirmek için de kullanmaktadır. Mülteci karşıtlığını temel alan aşırı sağ politikaları, AB'yi yeni politikalar üretmeye zorlayabilir. Bu politikalar, İsrail'in Filistin'deki işgalini meşrulaştırmaya yardımcı olabilir ve uluslararası baskıyı azaltabilir. Gazze saldırıları sonrasında bazı Avrupa ülkelerinin Filistin devletini tanıması, bu durumun açık bir örneğidir. Bu karara en sert tepkiler, aşırı sağdan gelmiştir. Bu, İsrail'in aşırı sağdan beklediği siyasi desteğin bir göstergesidir.

Ekonomik ve Askeri İşbirliği

Avrupa'daki aşırı sağcı partiler, İsrail için ekonomik ve askeri açıdan da güçlü müttefiklerdir. Güçlü ulusal savunma politikalarını savunan bu partiler, İsrail'in askeri ihtiyaçlarıyla örtüşen bir işbirliği zemini sunabilir. Yüksek teknoloji ve savunma sanayii alanlarında, aşırı sağın önde olduğu bir Avrupa, Tel Aviv için önemli bir ortak olabilir. İsrail, sol ve liberal partilerden çok daha fazla destek beklediği aşırı sağ partilerine ekonomik ve askeri yatırımlar yapmayı planlamaktadır. Bu işbirliği, İsrail'in savunma sanayisindeki teknolojik gelişmeleri Avrupa'da yaygınlaştırmasını ve yeni pazarlar bulmasını sağlayabilir. Bu, İsrail ekonomisine önemli ölçüde katkı sağlayabilecek bir durumdur.

Uluslararası İmajın Onarımı

Gazze'deki olaylar, İsrail'in uluslararası imajına ciddi zarar vermiştir. Dünya genelinde yapılan protestolar, İsrail'in soykırım suçlamalarıyla karşı karşıya kalmasına neden olmuştur. Bu durum, İsrail'in Avrupa ve ABD'den alacağı desteğin hayati önem taşıdığı bir döneme denk gelmektedir. Bu nedenle, aşırı sağcılarla işbirliği, uluslararası alanda yıkılan imajını yeniden inşa etme çabalarının bir parçası olarak görülmektedir. Avrupa aşırı sağı, koşulsuz desteğiyle İsrail için ideal bir müttefik olarak değerlendirilmektedir. Aşırı sağın İsrail'i savunması, uluslararası alanda İsrail'in imajını yönetme konusunda önemli bir destek anlamına gelmektedir.